Egzersiz, hayatımızın olmazsa olmazı…Değişimin, gelişimin, canlılığın, yenilenmenin bir numaralı anahtarı…
Peki egzersizi yalnızca kaslarımız mı yapar?
Sürekli bir değişim ve gelişim halinde olan beynimiz, farklı bölgelerindeki hacimsel artışları ve fonksiyonel gelişimleri neye borçludur?
İnsan beyninin değişme yeteneği, çevresel uyarıların ve eğitimin bir sonucu olarak olağanüstüdür. Bir nöron -yani sinir hücresi- başka bir nöronu heyecanlandırmak için yeterince yakın olduğunda, aralarında tekrarlı ve sürekli olarak bir bağlantı kurulur; yani ateşlenir. Böylelikle bazı büyüme süreçleri ve metabolik değişimler meydana gelir. Onlarca milisaniyeden daha az sürede bir arada ateşlenen nöronlar sayesinde, beynimiz de egzersiz yapar ve bu yolla şekillenir.
Beynimizin egzersiz yaptığını, yani aktif olduğunu nasıl anlarız?
Nöronlarımız hayatta kalabilmek için oksijene ihtiyaç duyar ve bu ihtiyaçlarını beyindeki kan akışı ile sağlar. Beynin belirli bir sürede en çok kan pompalanan bölgeleri “aktif olan” bölgeleridir ve bunu beyin görüntüleme çalışmaları (fMRI) sayesinde incelemek mümkündür.
Ortalama bir insan beyni yüz milyar (100.000.000.000) nöron içerir. Her nöron 1000 ile 10.000 arasında başka nörona bağlanabilir. Beynimizde meydana gelen büyük bir aktivasyon sırasında bağlantı yapacak nöron sayısını hesaplamak pek mümkün değildir.
Peki nöronlarımızı böylesine harekete geçiren en güçlü şey ne olabilir?
Doğru cevapları duyar gibiyim…
Evet, yanılmadınız: “Müzik”
Egzersizin belki de en keyifli ve hayır diyemeyeceğiniz haliyle karşınızdayız. Bu egzersizi yapmaktan asla sıkılmayacaksınız.
Arabada giderken radyonuzu açtınız ve işte sevdiğiniz şarkı… Eşlik etmeye başlıyorsunuz, yollar birden kısalıyor sanki…
Radyoda annenizin siz küçükken sıkça söylediği bir şarkı çıkıveriyor ve kendinizi adeta bir zaman makinesinin içine girmişçesine tam da o döneme gitmiş gibi hissediyorsunuz.
İşte sizi bulunduğunuz yerden alıp, bambaşka bir dünyaya doğru hareket ettiren şey; nöronlarınızın müziğin etkisiyle adeta kendilerinden geçercesine birbirleriyle yaptığı danstır diyebiliriz.
Müzik dinlemek aslında karmaşık, çoklu duyusal ve bilişsel bir görevdir. Harmoni, ritim ve melodi de dahil olmak üzere müzikal öğelerin önce ayrışmasını sonra işlemlenerek bütünleşmesini kapsar. Tüm beyin alanları müzik dinlerken, müziğe eşlik ederken ve enstrüman çalarken aktif haldedir. Şaşırtıcı bir şekilde görsel korteksimiz bile müzik dinlerken aktif olmaktadır. Beynin dört lobunun tümünü birden harekete geçirme şekli müziği, zihinsel devreyi geliştirmede inanılmaz bir araç haline getirir. Müziğin, beynin duygusal merkezleriyle de iç içe geçme şekli onu motive edici bir güç haline getirmektedir.
Müzik dinlemeye devam ettiğimiz süreçte beynimiz, sıradaki melodiyi, ritmi ve yeni vuruşların ne zaman gerçekleşeceğine dair tahminlerini sürekli yeniler. Beynimiz bu yoğun süreçten, yani müziğin değişen yapısıyla senkronize olmak için kendini ayarlamaktan zevk alır.
Araştırmacılar sinir sistemi görüntüleme çalışmalarında, müzik dinleme esnasında beynin birden çok bölgesinin aynı anda parladığını ve adeta havai fişekler gördüklerini belirtmişlerdir. Günlük müzik dinlemenin, bilişsel fonksiyonları ve sözel hafızayı geliştirdiğini, dikkat ile odaklanmayı artırdığını ortaya koymuşlardır. Müzik dinlerken beynimizin işlevsel ağlarının yeniden yapılandırıldığına dair kanıtlar sunulmaktadır. Uzun ve kısa süreli müzikal eğitim ve pratik, beyin yapısını ve işlevlerini şekillendirebilmektedir.
Müziği düzenli bir eğitim olarak alan kişilerin beyinlerinde önemli yapısal farklar meydana gelmektedir. Araştırmaların sonuçlarına göre, sadece 2 hafta boyunca piyano eğitiminin ardından bile beynin işitsel korteksinde nörofizyolojik değişimler kaydedilmiştir. Müzik eğitimi nedeniyle oluşan yapısal farklılıklar, beynin neredeyse tüm işlevsel alanlarını kapsamaktadır.
Anlaşılan o ki beynimiz de kaslar gibi egzersiz yaptıkça büyüyüp gelişir ve müzik, beyin için egzerisizin en eğlenceli halidir.
Unutmayın, ne zaman bir müzik parçasını dinleseniz, kendinize başlı başına bir beyin egzersizi veriyorsunuz! Biraz daha fazlasını yapmak isterseniz, en kısa sürede bir enstrüman çalmayı öğrenebilirsiniz. Beyniniz bu işe çok sevinecek!
Müziğin başlı başına var olan bu mucizevi etkisini çeşitli hastalıklarda tedavi edici bir unsur olarak kullanan uzmanlar vardır. Fizyoterapistler de diğer sağlık profesyonelleri gibi müzik terapiye yönelik alınan kapsamlı bir eğitimin ardından sertifika alarak, müzik terapiyi rehabilitasyonda uygulayabilmektedirler.
Fizyoterapistler olarak birçok alanda kendimizi geliştirerek size en iyi ve bütüncül tedaviyi sunmak için gayret ediyoruz.
Sonraki yazılarımızda;
- “Demanstan korunmada müziğin rolü ne olabilir?
- Parkinsonda, inmede müzik nasıl tedavi edici olarak kullanılıyor?” gibi soruların yanıtlarını sizlerle paylaşacağız…
Unutmayın, sizin için buradayız !
Sena Çarıkçı, Fizyoterapist (Fizyoterapistinizle ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.)
Kaynaklar:
-
Levitin D.J. (2015). Müziğin etkisindeki beyin. A.S. Çulhaoğlu (Çev.), 1. Baskı. İstanbul: Pegasus Yayınları.
-
Bella S.D. (2015). Music and brain plasticity. The Oxford Handbook of Music Psychology, (2), 1-16.
-
Jäncke L. (2009). Music drives brain plasticity. Biology Reports, 1(78), 1-6.
-
Wan C.Y. (2010). Music making as a tool for promoting brain plasticity across the life span. The Neuroscientist, 16(5),566-577.