Pediatri Skolyoz

Çocuklarımızın Sırtındaki Kambur Muyuz?

Haftada en az üç skolyoz başvurusu alıyoruz. Allah bağışlasın, iki de çocuğum var. Daha önce çalıştığım birimlerde de, bugüne kadar birçok çocuk hasta kabul ettim. Bu nedenle çocuklarla nasıl iletişim kurmam gerektiğini biliyorum. Çocukların bulundukları ortamda varlıklarını göstermek ve direkt iletişim kurmak için nasıl can attıklarını bilirim. Bunu anlamanız için gözlerinde yaktıkları ışığı görmeyi seviyorum. 

Yine bir gün gözlerinde bu ışığı gördüğüm bir kız çocuğuna sordum:

“- Merhaba kuzucum hoş geldin, adın nedir?”

Çocuk cevap vermek için kıpırdandı, tam konuşacak; annesi onun yerine cevapladı:

“-Kızımın adı X !

-Hmm..Peki X, yaşın kaç?”

Annesi yerine cevapladı:

“-X 12 yaşında !

-Görüyorum ki genç ve tatlı bir hanımefendi olma yolunda ilerliyorsun X.. Peki.. Bir soru daha.. Sırtındaki tepeciği ilk olarak ne zaman fark ettin?

-Sırtındaki kamburu(!!!) ilk olarak ben fark ettim. Sırtı ağrıyordu, masaj yaparken fark ettim.

-Anlıyorumm..”

Bir saati bulan ve X ile beni ruhsal olarak zorlayan bu değerlendirme süresi içerisinde; annesi tarafından ardı arkası kesilmeden çocuğun yeme, içme, uyuma, oynama ve ders çalışma gibi postürle ilintili olan tüm ritüellerinden tutun, gittiği tüm doktorların iletişim bilgilerine kadar her şey; daha ben sormadan sayıldı. Bu durum, beni 7 yıl önceki bir anıma döndürdü.

Cebeci Rehabilitasyon Hastanesi’nde; kocaman rehabilitasyon yataklarının üstünde kollarını önünde bağlamış küçücük Bilal, egzersiz yapmamak için bana ve annesine tüm gücü ile direniyordu. Çünkü geldiği yerdeki fizyoterapi seansları Bilal’in gergin bacaklarını zorlayacak şekilde gerçekleştiriliyordu. Bu nedenle bu minik yavru, fizyoterapiye kapılarını kapatmıştı. İki gün tatlı dille ikna etmeye çalışsak da başarılı olamamıştık ve bugüne kadar iletişim kuramadığım ilk çocuk hastaydı. Kolayca vazgeçemeyen yapım bir yana; çocuğun annesinin şehir dışından geliyor olması ve bu tedavi için sıra beklemiş olması beni ayrıca huzursuz ediyordu. Tatlı dilden vazgeçip, o günlerde moda olan ceza paspası uygulamasını denemeye karar verdik. Şu an oldukça gülünç gelen bu uygulamanın bildirdiği üzere; her iki bacağında kasılmaları olan ve sadece üç buçuk yaşındaki Bilal’i, fizyoterapistler odasında bir koltuğa oturtarak tam 10 dakika neden orada olduğunu düşünmesini istedik. 15 dakika sonra Bilal tabii ki egzersiz yapmayı kabul ETMEDİ.

O günlerde oğlum iki yaşındaydı, konuşmaya yeni başlamıştı ve şarkılı kitaplara bayılıyordu. Aldığım 2 şarkılı kitabın içerisindeki 6 şarkıyı çok seviyor, konuşamadığı için sürekli bana söylettiriyordu. Şarkılar dilime dolanmıştı. Direncini kıramadığım Bilal’in pasif hareket ettirerek gerçekleştirdiğim seansların biri esnasında, tüm gün kafamda gezen bu şarkılardan birini istemsizce söylemeye başladım. Bilal çıldırmış, çok mutlu olmuştu. Şarkı söylemeye ve öğrenmeye bayılıyordu. 6 şarkım vardı, tedavi süresine yayarak tamamını öğrettim ve öğretmek için egzersiz yapmasını şart koştum. Süreç hem benim, hem Bilal, hem de Bilal’in hareketlerinde gelişme gören annesi için çok güzel işliyordu. Sadece Bilal değil ben de yeni bir şey öğrenmiştim: Her çocuğun bir kapısı vardı ve anahtarını bulmak emek istiyordu.

Klinikte karşılaştığımız skolyozlu çocuk olguların; istisnalar hariç bir çoğunun, kapılarını kilitleyen çocuklar olduğunu görüyoruz. Kimi zaman farklı beden imajı nedeni ile kilitlenen bu kapıların, çoğu zaman X’in annesinin yaptığı gibi çocukların baskın ebeveynleri tarafından kilitlendiğine şahit oluyoruz. Ergenlik dönemindeki bu çocukların ev egzersizlerini yapmadığından, internet kullanımına yöneldiğinden ve çoğunlukla iletişimi kestiğinden şikayet ediliyor. Kendisini ifade etmesine fırsat verilmeyen çocuk, zaman içerisinde kendisini ifade etmeye gerek görmüyor ve sessizce kendini güvenli hissettiği alana kapatıyor, yani iç dünyasına…Onu yargılayanların duymadığı, fikrini özgürce ifade edebildiği bir dünyaya..

Çocuklukta dert yükü haline getirilenlerin, ufku bilinmez hastalıklara yelken açtıkları artık sır değil (1). Bu durum yavrularımızı bilmeden tüm bu hastalıklara maruz bırakmak şöyle dursun, maddi ve manevi birçok yükün altına girerek gerçekleştirilen fizyoterapi seanslarında istenilen etkiyi almayı sizce engellemiyor mu?

Şubat 2019’da yapılan güncel bir araştırma; yüksek kaygı ve düşük özgüven koşullarında motor performansın bozulduğunu ortaya koyar (2). 2019 Eylül’de yapılan başka bir güncel araştırma yine anksiyete düzeyinin karar verme ve planlı motor hareketin gerçekleşmesinde sorun yarattığını söyler (3). Bu sonuçlar, şu anlama gelir: Ebeveyninin kendini sürekli şikayet ettiği bir ortamda, kas-iskelet sistemini düzeltici egzersiz öğrenmeye çalışan bir çocuk, başarılı olamayacaktır. Çocuğun motive olması ve kendine yeterlilik hissi, bir hareket becerisinin öğrenilmesi ve hayata geçirilmesi için gereklidir (4). Çocuğunuzu egzersiz konusunda nasıl motive edeceğiniz ile ilgili fizyoterapistiniz ve işbirliği içinde olduğu çocuk psikoloğundan yardım alabilirsiniz. Ayrıca uzmanlar, bir kimsenin herhangi bir eylemi gerçekleştirdiği sırada başka biri tarafından izlenmesinin, eylemin kalitesini olumsuz etkilediği görüşündedir (5).

Bu nedenle, kendini özgürce ifade edebileceği güvenli ortamlardan biri olan fizyoterapi seanslarına yalnız girmesi için çocuğunuza fırsat tanıyın. Çocuğunuz fizyoterapistine alıştığı ve güvende hissettiği andan itibaren onu seanslarda terapisti ile yalnız bırakabilirsiniz. Bu hem izlenme hissini kırar, hem de duygusal olarak baskılanmış bir çocuk için sosyal etkileşim kurmaya ve kendini ifade etmeye olanak verir. Fizyoterapist çocuğu motive edebilir ve çocuk bu motivasyona etkili bir öğrenme ile cevap verebilir.

Dolayısı ile skolyozu ve diğer kas-iskelet sistemi rahatsızlığı olan çocuklar için en iyisini isteyen ebeveynler olarak sizler, fizyoterapi seanslarının verimliliğini arttırmak için yukarıdaki önerilere dikkat edebilirsiniz. Gerisini çocuğunuza ve ona uygun seçtiğimiz bir kuple egzersiz ve maharetli ellerimize bırakın..

Unutmayın, çocuklarımız için de fizyoterapistiniz burada!

Seda TÜRKYILMAZ, Fizyoterapist (Fizyoterapistinizle ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.)

KAYNAKLAR
  1. Maté G. When the body says no: The cost of hidden stress. Vintage Canada, 2011.
  2. Lo L-C, Hatfield BD, Wu C-T, Chang C-C, Hung T-M. Elevated state anxiety alters cerebral cortical dynamics and degrades precision cognitive-motor performance, Sport, Exercise and Performance Psychology, 2019.
  3. Ganesh G, Minamoto T, Haruno M. Activity in the dorsal ACC causes deterioration of sequential motor performance due to anxiety, Nature Communications, 2019.
  4. Wulf G, Lewthwaite R. Optimizing performance through intrinsic motivation and attention for learning: The OPTIMAL theory of motor learning, Psychonomic Bulletin & Review, 2016.
  5. Yoshie M, Nagai Y, Critchley HD, Harrison NA. Why I tense up when you watch me: inferior parietal cortex mediates an audience’s influence on motor performance, Scientific Reports, 2016.

 

SEDA TÜRKYILMAZ

1985 Ankara doğumludur. Evli ve iki çocuk annesidir. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Lisans ve Yüksek Lisans Hacettepe Üniversitesinde tamamlamıştır. Doktora eğitimine yine aynı üniversitede devam etmektedir. Pelvik ağrı, skolyoz ve manuel terapi konularında uzmanlaşmıştır. Sakarya ilinde eşi ile birlikte kurduğu Fizyozone Fizyoterapi Merkezi'nde çalışmalarına devam etmektedir.

http://www.fizyozone.com

Geliştirmemiz için katkıda bulunun...

Back To Top