Dilba Kılıç: Sağlıklı Ayakkabı Seçimi … Ya da Seçmemeli mi?

Çoğu zaman ayaklarımızda ağrı veya herhangi bir sağlık problemi yaşamadan, ayak sağlığımızı korumak ve geliştirmek için çaba harcamıyoruz. Oysaki ayak sağlığı yaşam kalitemizi doğrudan etkileyen çok önemli konudur. Vücudumuzun tüm ağırlığını taşıyan, hem modern hem de geleneksel tıpta kabul edildiği üzere vücudun birçok farklı bölümleriyle olan mucizevi ilişkileri nedeniyle dikkati hak eden bir konu, ayak sağlığı. Bu yazımda, ayak sağlığı ile ilgili olarak özellikle ayakkabı seçiminin nasıl olması gerektiğinden bahsedeceğim.

Harvard Üniversitesi Evrimsel Biyoloji Bölüm Başkanı Daniel Lieberman ve ekibinin yaptığı çalışmalara göre ayakkabılar, şok absorbsiyon görevini üstlenerek ayaklarımızın yapması gereken bu işlevi yitirmesine neden oluyor. Ayakkabıların ayaklarımızı koruduğunu düşünürken aslında ayaklarımızı daha korunaksız ve yaralanmalara daha açık hale getirdiğini söylesem ne dersiniz? Çıplak ayakla koşan ve spor ayakkabılarla koşan kişileri karşılaştırdıklarında uzun vadede ayakkabının, ayakları korumaktan çok zarar verdiği sonucuna varılmıştır. Çünkü ayakkabı içerisinde yürürken, ayak kaslarının, çıplak ayakla olduğundan daha tembel davrandığı görülmüştür. Bu da düz tabanlık gibi ayak deformitelerine yol açan ve ayak yaralanmaları riskini artıran bir faktör olarak kabul edilmiştir.

Stabilizasyon, hareket kontrolü gibi görevler ayaklardan ayakkabılara aktarıldığı için ayaklarımızın yeteneklerinin azaldığını sanırım kavradık.

Bir de duyusal fonksiyon kayıpları var. Ayaklarımız tıpkı ellerimiz gibi dokunma duyusuyla dış dünyadan çok fazla bilgi aldığımız yapılardır. Ayakkabılar, ayak tabanının çeşitli yüzeylere temas etmesini engelleyip sürekli aynı yüzeyden yani topraktan, taştan, pürüzlü/kaygan yüzeylerden, ıslak/yumuşak/sert yüzeylerden bilgi almak yerine sürekli ayakkabının tabanlığından bilgi almış oluyor. Vücudumuzun temas ettiği yüzeylerle basınç ilişkisi ve boşlukta kapladığı alanla ilgili beynimiz daha az bilgiye sahip oluyor. Bilgiyle beslenen beynimiz ve sinir sistemimiz yeterli doğru bilgiyi almadığından aç kalıyor ve doymaması sağlığımızı olumsuz etkiliyor. Çünkü beynimiz, dış dünyadan ve iç dünyamızdan bilgi toplayıp aldığı bilgiler doğrultusunda gerekli adaptif süreçleri başlatan koruyucu bir organımızdır. Yeterli doğru bilgiye ulaşamamak, beynimizde ayak hareketlerinin daha az temsil alanına neden oluyor. Ayakkabılar, beynin toplayacağı bilgiyi kısıtlayarak hem beden farkındalığımızı olumsuz etkiliyor hem ayağın işlevselliğinin azalmasına neden oluyor ve ayaklarımız, hareketleri sınırlanan bir vücut yapısına dönüşüyor. Tüm bu bilgiler ışığında optimum ayakkabı seçiminin ayakkabısızlık olduğunu söyleyebiliriz.

Gün içerisinde mümkün olduğunca çıplak ayaklarla yürümek, ayak tabanımızın duyu girdilerine olanak sağlamak, ayak hareketlerine özgürce izin vermek ayak sağlığımızı olumlu yönde etkiler.

Öte yandan günümüz koşullarında ayakkabısız bir yaşam pek inandırıcı görünmediğine göre en uygun ayakkabı seçimleriyle ilgili 7 tüyo vereceğim sizlere.

Doğru ayakkabı seçimi kişiye özel olmakla birlikte:

  1. Çıplak ayağı taklit eden ayakkabılar bulabilirseniz ne ala. Artık dünyada böyle ayakkabılar üreten firmalar yaygınlaşmaya başladı.
  2. Dar ayakkabılar, ayak deformitelerine yol açar. Ayaklarımız akşam saatlerinde şişebilir, ayakkabı alışverişini sabah saatlerinde yapmak yardımcı olur.
  3. Ayakkabının topuk kısmı, ön kısmıyla aynı yükseklikte olmalıdır. Fazla topuklu ayakkabıların sağlıksız olduğunu zaten biliyoruz. Fakat bilinenin aksine ayakkabıda 1-2 cm topuk değil 0 cm topuk olmalıdır. Çünkü topuk yükselince ayak bileği ve alt bacağı kısıtlı bir pozisyona sokuyor. Bu da çıplak ayakta iken çömelme gibi hareketleri zorlaştırıyor.
  4. Her adımımız yere bastığında ayağımız esneyerek genişler ve yere yayılır. Dar ayakkabılarda ayak bu yayılma hareketini yapacak alana sahip olmadığından tamamlayamaz. Bu genişlemeye izin verecek şekilde esnek ayakkabı tercih etmeliyiz.
  5. Ayakta dururken eğer ayak başparmağınız yere değmiyorsa bu büyük bir problemdir. Çünkü vücut ağırlığımızın büyük bir kısmını başparmak taşımalıdır. Bu onun görevidir. Görevini yapmasını engellersek komşu dostları onu desteklemek için fazlaca yıpranırlar.
  6. Adım attığımızda ayak parmaklarımız 90 dereceye yakın bir esneme hareketi yapar. Ayakkabı tabanının bu esnekliği sağlaması gerekir. Aksi takdirde bu hareketi de engellemiş oluruz. Görevini tam olarak yerine getiremeyen kaslar yapısal ve işlevsel olarak zayıflamaya başlar..
  7. Ayakkabı adım atmayla ayaktan çıkmayacak şekilde ayağı sarmalıdır. Ayaktan çıkma eğilimi olursa her adımda ayakkabıyı tutmak için parmaklar ve ayak kemikleri zıt kuvvetler oluşturarak zorlanacaklardır. Bu da zamanla doku yaralanmasına sebep olabilir.

Umarım bu bilgiler sizler için faydalı olmuştur. Bol çıplak ayaklı günler dilerim.

Şanslısınız, fizyoterapistiniz burada!

Dilba KILIÇ, Fizyoterapist (Fizyoterapistinizle ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.)

KAYNAKLAR
  1. https://scholar.harvard.edu/dlieberman/research
  2. http://www.thefootcollective.com/an-introduction-to-feet-and-footwear/

 

Fizyoterapistim Nerede’de Otizme Mavi Işık Yaktık!

Doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen gelişimsel bir farklılık olan otizmin günümüzde bilinen tek tedavisi, erken tanı ile yoğun ve sürekli özel eğitimdir. Bilimsel araştırmalar, erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemi ile yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık %50’sinde otizmin belirtilerinin kontrol altına alınabildiğini, gelişim sağlanabildiğini, hatta bazı otizmli çocukların ergenlik yaşına geldiklerinde diğer arkadaşlarından farkı kalmadığını gösteriyor.

Otizm tanılı çocuklarımızın fizyoterapi programında nörogelişimsel ve duyusal değerlendirmeler yapılır; tespit edilen eksikliklerine yönelik olarak tedavi programı belirlenir, bu da çocuklarımızın yaşama daha kolay katılımı anlamına gelir.

 

Otizmli insanlar bizden ne ister?

  • Anlamama yardım et!
  • Etrafımda huzursuz olursan ben de huzursuz olurum!
  • Benimle çok hızlı ve çok fazla konuşma!
  • Sizden daha fazla düzen ve öngörüye ihtiyacım var!
  • Beni çok fazla rahatsız etmeyin!
  • İnsanların benden istediği şeylerin nedenini anlamakta zorlanıyorum!
  • Eğer size bağırırsam veya vurursam, dikkatimi toplayamazsam, bu sizi incitmek için değil!
  • Benden her zaman aynı şeyleri yapmamı beklemeyin ve bana hep aynı soruları sormayın!

Birleşmiş Milletler’in, otizmin hızlı artışı karşısında kamuoyunun dikkatini çekmek için deklare ettiği, 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü’nde, “Otizme Mavi Işık Yak”- ‘Light It Up Blue’ Kampanyası’nın Türkiye elçisi Tohum Otizm Vakfı’nın çağrısı ile otizm farkındalığına destek vermek için 2 Nisan günü ülke genelinde farklı temsili mekanlar, mavi ışıkla ışıklandırılacaktır. Siz de bugün mavi giyinerek bu farkındalığa katkıda bulunabilirsiniz.

Otizmli bireyler daha detaycıdır ve daha güzel odaklanabilirler. Otizm bir eksiklik değil farklı bir yetenektir. Ünlü bilim adam Albert Einstein, ressam Van Gogh, müzisyen Mozart otizm olduğu düşünülen ünlü kişilerdendir. Otizmle ilgili birçok film ve belgesel de çekilmiştir; “Forrest Gump” ve “Rain Man” filmleri; “Beni Koşulsuzca Sevin!!” animasyonu sizler için bizim önerimizdir.

Zeynep GÜNER, Fizyoterapist (Fizyoterapistinizle ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.)

KAYNAK:
www.tohumotizm.org.tr