Müzik Sadece Ruhun Mu Gıdasıdır?

Kavramsal olarak bilinmezliğini koruyan “ruh”a ilişkin en sık duyduğumuz şeydir; “Müzik ruhun gıdasıdır.” sözü. Ruhun gizemli dünyasının yanında, ona müziğin iyi geldiğinden bu denli emin olmamızın sebebini gerçekten biliyor muyuz?

“Eğlenceli ve güzel olan şeyler neden hep zararlı?” deriz…
Ancak, müzik bunların arasından sıyrılır ve kimi zaman heyecan vererek, kimi zaman mutlu hissettirerek, kimi zaman da hüzünlendirerek; nihayetinde mutluluk hormonu salgılatarak hayatımızın bir köşesinden bize daima gülümser…

Peki,  müzik sadece ruha mı iyi geliyor?

Her ne kadar müziğin ruha iyi geldiğinden bahsetsek de aslında titreşim halinde olan bedenimizdir. Bedenimiz, adeta farklı tınıları olan bir enstrümanlar topluluğu gibidir. Bu enstrümanlar sürekli bir uyum içindedir ve bu uyumu korumak için devamlı çalışırlar. Biz farkında olmasak da bu uyuma katkısı olan birçok uyaran vardır. Ses ve en anlamlı hali olan “müzik” de bu uyaranlardan biridir. Bedenimizin derinliklerine inerek müziğin neleri değiştirdiğine yakından bir bakalım…

Stres ve ağrıya meydan okuyan ezgiler

Ses kulaktan içeri girdikten sonra beynin yorumuna göre bir anlam kazanır. Bu süreç, bazı elektrokimyasal mekanizmaların devreye girmesiyle meydana gelir. Beyinde sevilen sese verilen anlam, rahatlama ve gevşeme etkisi sağlayan kimyasalların salınımını tetikleyen bir elektrokimyasal süreci başlatır.

Müzik dinlemenin stresi azaltıcı etkisi, özellikle beyinde hipotalamustaki duygusal aktivite ile açıklanabilir. Vücuttaki stres cevaplarından sorumlu hipotalamus ve otonom sinir sistemi harekete geçtiğinde stres hormonu olan kortizolün salınımı artar. Sevilen, rahatlatıcı müzikler dinlediğimizde ise bu cevaplar baskılanır ve böylece stres azalır.

Dinlenilen müziğin ritmik yapısı ve frekansı, insan vücudunda bu frekansla ilişkili bazı sonuçlar doğurmaktadır. Dakikada 12 döngü civarında olan bir okyanus sesinin yaklaşık olarak bir insanın dinlenme halindeki nefes alışverişine eşit oluşu, kişinin istirahatte olma durumuyla ve rahatlama hissiyle yakından ilgilidir. Dolayısıyla müzik, nefes alışverişlerimiz için müzikal bir uyarı sağlayarak vücuttaki kasların gerginliğini azaltan ritmik bir yapı sunmaktadır.

Müzik, ilgili nöronlar yoluyla kan basıncı, nabız, vücut ısısı, cilt iletkenliği ve kas gerginliğini düzenleyen beyin sapı yanıtlarını başlatır. Beyin sapı nöronları, müzik temposuyla eş zamanlı uyarılır. Sevilen ve rahatlatıcı müzik dinlemek, kalp atışı ve kan basıncında stres kaynaklı artışları önler.

Mutluluk veren ağrı kesici

Müzik, beyindeki ödül merkezinde görev alan dopamin ve vücudun kendi morfini olan opioidler gibi nörokimyasalların salınımını artırarak omurilikteki ağrı uyaranlarını bastırır. Yapılan çalışmalar, müzik dinlemenin, vücuda rahatlık hissi sağlayan endorfinlerin salınımını artırdığını ve ağrı durumunda artış gösteren katekolamin seviyesini ise azalttığını göstermiştir.

Bağışıklığı güçlendiren haplar: Notalar

Müziğin belki de en kayda değer etkilerinden birine geldi sıra: “Müzik ve bağışıklık sistemi.” 15 dakika bile sevilen, rahatlatıcı müzik dinlendiğinde; bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan interleukin-1 seviyesi artmaktadır. Aynı zamanda müzik; antibakteriyel, antiviral ve bağışıklık sistemini düzenleyici işleve sahip nitrik oksit ile vücudun önemli antikorlarından enfeksiyonlara karşı ilk savunma hattı olan Ig-A (immünoglobulin–A)  salınımını uyarmaktadır.

Böylelikle müzik dinlemenin, organizmanın bakteriyal ya da viral enfeksiyonlardan ve hipertansiyonun zararlı etkilerinden korunmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Müzik ve davranış

Güven ve bağ kurma gibi duyguları güçlendirerek sosyal yaşamınız üzerinde ciddi olumlu etkiler sağlayan bir hormon olan oksitosin, sosyal davranışı düzenlediği bilinen vazopressin gibi hormonlar müzik ile aktive olmaktadır. Bu bulgular, müzikteki sosyal bileşenin biyolojik temelini oluşturmakta ve müziğin sosyal bağlar oluşturmada önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.

Terapötik süreçte müzik

Müziği sadece dinlemenin ötesinde; terapist eşliğinde uygulanan geniş bir “Müzik Terapi” yelpazesi bulunmaktadır. Seçilen hedefler doğrultusunda ve bir terapi disiplini çerçevesinde uygulanan müzik terapinin, nörolojik birçok hastalıkta ortaya koyduğu iyileşmeler gözle görülür derecededir.

Yapılan çalışmalarda, müziğin özellikle ritmik unsurlarından yararlanıldığı zaman, parkinsonda donma ataklarını önemli ölçüde azalttığı, buna ek olarak yürüyüş hızı ve adım uzunluğunu artırdığı; inmede yürüyüş simetrisini geliştirdiği ortaya konmuştur. Konuşma bozukluklarından MS’e (Multiple Skleroz), alzheimerdan depresyon ve şizofreniye kadar pek çok hastalığın tedavisinde müzik etkin olarak kullanılmaktadır.

Doğru Bilinen Bir Yanlış…

 

En iyi müzik klasik müziktir, Mozart dinlemem gerek!…

 

Kişiye en iyi gelen müzik onun sevdiği müziktir. Çünkü müzik insanın içinde yaşayıp gelişen bir unsurdur ve müzikal zevkler kişiye özeldir. Yapılan çalışmalarda her ne kadar klasik müziğin iyileştirici özelliklerinden bahsedilse de, bu sonuçların ortaya çıktığı popülasyonun müzikal tercihlerinin,  sonucu etkilemiş olması konusu net değildir. Ancak şu kesin olarak söylenebilir ki kişi aşina olduğu ve sevdiği müziği dinlediğinde beyindeki aktivasyon, hormonal mekanizmaların aktivasyonu ile en olumlu gelişmeler kaydedilmektedir.

Müziğinizi kendiniz seçin, ilacınız olsun…

Müziğin bir terapi olarak kullanıldığı geniş yelpazeyi sonraki yazılarda keşfetmeye devam edeceğiz. Müzik ile beynimizde neler oluyor? Müzik hangi hastalıkta, nasıl kullanılıyor, nasıl etki ediyor?

Tüm merak ettikleriniz için, fizyoterapistiniz burada…

 

Sena ÇARIKÇI, Fizyoterapist (Fizyoterapistinizle ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.)

 

KAYNAKLAR
  1. Chanda, M.L. and D.J. Levitin. 2013. The neurochemistry of music. Trends in cognitive sciences. 17(4): p. 179-193.
  2. Dobek, C. E. 2013. Effects of Music on the Pain Response in the Central Nervous System Using Functional Magnetic Resonance Imaging.
  3. Juslin PN, Västfjäll D. 2008. Emotional responses to music: The need to consider underlying mechanisms. Behavioral and brain sciences. 31(5): p. 559-575.
  4. Karamızrak N. 2014. Ses ve müziğin organları iyileştirici etkisi. Koşuyolu Kalp Dergisi. 17(1): p. 54-57.
  5. Schauer, M., & Mauritz, K.-H. 2003. Musical motor feedback (MMF) in walking hemiparetic stroke patients: randomized trials of gait improvement. Clinical rehabilitation, 17(7): p. 713-722.

Ayşenur Özeren: Çağımızın Hastalığı Akıllı Cep Telefonu Kullanmanın Ağrılarımızla Ne İlgisi Var?

Dünya genelinde akıllı cep telefonu kullanımının gittikçe artmasıyla, 21.yy rahatsızlıkları ortaya çıkmaya başladı.

Akıllı telefonlar, gündelik yaşamımızı kolaylaştırmanın yanında bazı problemleri de beraberinde getirdi. Doğru kullanıldığı zaman son derece yararlı olan ve kolaylık sağlayan akıllı telefonların, bilinçsizce ve aşırı kullanılmasının olumsuz fiziksel ve psikolojik sonuçları olabiliyor.

Suçlu gerçekten cep telefonu mu?

Kitap, gazete okurken de aynı pozisyonu kullanıyoruz, neden cep telefonu bizi bu kadar etkiliyor? Akla gelen ilk neden, cep telefonuyla uğraşırken geçirdiğimiz süre yani aynı pozisyonda, uzun süre kalmamız. Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla, zamanımızın büyük bir kısmını cep telefonlarımıza bakarak geçirmeye başladık. Sosyal medya; otobüs, işyeri, ev, kafe, bahçe, aklımıza gelebilecek her yerde bizi etkisi altına almış durumda.

Bu etkinin sonuçları nelerdir?

Günlük yaşamda,  mobil cihazımıza bakarken, herhangi bir şey okurken, örgü örerken, masa başı iş yaparken; başımız çoğunlukla öne eğiktir. Bu konuyla ilgili yapılan çalışmalar göstermiştir ki başımız öne eğik olarak, uzun süre kaldığımızda boynumuzda 60 kilograma yakın baskı oluşur.

Kullanıcılar, mobil cihazlarına bakmak için başlarını 15, 30, 45 veya 60 derece öne eğdiklerinde, boyunlarına binen yük bir o kadar artarak devam eder. Normalde dokular, bu yükü tolere edebilir. Ancak modern hayatın getirisi olan yoğun stresin ve hareketsizliğin olumsuz sonuçları bu noktada ortaya çıkmaya başlar. Beden farkındalığı azalır ve  hareket sisteminin yüklenilebilirlik seviyesi düşer. Bu da bazı kas – iskelet sistemi şikayetlerine yol açar.

 

Akıllı telefonların kullanımı ile ortaya çıkan başlıca fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar:

  • Baş ağrısı, göz sulanması, göz yorgunluğu.
  • Uyku problemleri sonucu yaşam kalitesinin düşmesi.
  • Stres, depresyon belirtileri, anksiyete (kaygı bozukluğu), akademik başarıda düşüş
  • Elde uyuşukluk, başparmakta ve küçük parmakta yapısal bozulmalar, ağrı, kavrama gücünde azalma gibi fiziksel belirtilerle ortaya çıkan el bileği sendromu olabilir.
  • Sürekli aynı pozisyonda, aşağı yönde bakarak durmak; boyun kaslarının yorulmasına, gerilmesine ve uzun süreli kullanımla kolda uyuşmaya sebep olabilir.
  • Cep telefonu kullanımının kişinin kas-iskelet sistemini nasıl etkilediğini araştırmaya yönelik yapılmış bir çalışmada; 983 akıllı telefon kullanıcısı ile cep telefonu kullanımı ve kas-iskelet sistemi bozuklukları ile ilgili semptomlar arasındaki ilişkiyi anlamak için bir anket yapılmıştır. Anketten elde edilen sonuçlara göre;
    • % 8.1’i boyun
    • % 5.6’sı omuz
    • % 4.1’i dirsek
    • % 11.3’ü ellerde olmak üzere

Cep telefonu kullanıcılarının % 18.8’inin vücut bölümlerinin en azından birinde kas-iskelet sistemi rahatsızlığı yaşadığı bulunmuştur.

Bu durumun olumsuz etkilerinden korunmak için fizyoterapiste danıştığınızda:

  • Hayatınıza hareket katmanın yollarını
  • Beden farkındalığını yeniden sağlamanın tekniklerini
  • Ergonomi prensiplerini
  • Günlük yaşam içinde eklemlerinize daha az yük binmesi için dikkat edeceğiniz yöntemleri öğrenirsiniz.

Şanlısınız, Fizyoterapistiniz Burada!

 

 

Ayşenur ÖZEREN, Fizyoterapist (Fizyoterapistiniz ile ilgili detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayınız.)

 

Kaynaklar:
  1. Suwalee Namwongsa, Manida Swangnetr Neubert,Sunisa Chaiklieng,et al.(2018), Ergonomic risk assessment of smartphone users using the Rapid Upper Limb Assessment (RULA) tool.Plos one.10.1371/journal.pone.0203394
  2. Sophia Berola,Richard P.Wells,Benjamin C Amick,(2011), Musculoskeletal symptoms among mobile hand-held device users and their relationship to device use: A preliminary study in a Canadian university population. Science direct.Pages 371-378
  3. Sojeong Lee,Hwayeong Kang ,Gwanseob Shin, 2014, Head flexion angle while using a smartphone.Ergonomics. Pages 220-226